|
Rüşvet istemekle ilgili kanun
Şükrü Kızılot - 16 Ocak 2005 Pazar -
Hürriyet
YILLAR önce, tapuda işlem yaptırmak, son derece zor bir olaydı. Şimdi anında ve
düzgün şekilde yapılan tapu işlemleri, saatlerce hatta günlerce sürebiliyordu.
Vatandaşa ‘Bugün git yarın gel’ denilen o dönemde, lise son sınıftayım.
Tecrübesiz biri olarak, bir işlem için tapuya gidip geliyorum. Her gittiğimde
mutlaka eksik çıkartılıyor, işlemler bir türlü sonuçlanmıyor.
İLGİNÇ BİR KANUN
Üç gün, beş gün, 10 gün, tapuya gidip geliyorum. İşlemler bir türlü
sonuçlanmıyor. Sonunda, ilgili memur, küçük bir ipucu verdi.
- Bak delikanlı, senin bu tapu işin, kolay kolay bitmez.
- Neden?
- Çünkü, 1211 sayılı Kanun yönünden, dosyanızda eksik var.
- Nedir o eksiklik?
- Tanıdığınız bir avukat varsa o bu kanunu iyi bilir ve yardımcı olur. Aksi
halde, daha çok gelir gidersin...
Hemen aile dostumuz bir avukata gidip, konuyu aktardım. Konuşmamı tebessümle
dinledikten sonra;
- Şu elindeki, tapu işlemleri ile ilgili dosyayı bana verir misin?
dedi. Dosyayı aldıktan sonra, elini cebine attı ve çıkardığı kağıt parayı
dosyanın içine koydu. Ardından;
- Al bu dosyayı o kişiye ver. 1211 sayılı Kanunla ilgili eksikliğin
giderildiğini de söylemeyi unutma.
- Peki, ama siz dosyanın içine para koydunuz. Tapudaki memur, para istemedi ki,
sadece 1211 sayılı Kanunla ilgili eksiklik giderilsin demişti...
Ben böyle deyince, avukat dosyanın içine koyduğu kağıt parayı alıp ön yüzündeki
imzalı yerin üstünü okumamı istedi. Kağıt paranın ön yüzünde aynen şu yazılıydı;
‘14 Ocak 1979 Tarih ve 1211 sayılı Kanuna göre çıkartılmıştır.’
İŞLEM TAMAM
Olayın ince noktasını kavramıştım. Dosyayı sessizce alıp, tapuya gittim. İlgili
memura yaklaşıp dosyayı uzatıp;
- Avukatımızla konuştum. 1211 sayılı Kanunla ilgili eksikliği tamamladığını
söyledi. Tüm evraklar bu dosyada...
dedim. Memur dosyayı aldı ve masanın altında incelerken, gözleri parladı ve
ardından;
- Tamam delikanlı, dosyanın hiçbir eksiği kalmamış. 15 dakika beklersen, tüm
işlemlerini bitiririm...
dedi ve gerçekten de bitirdi.
O gün bugün 1211 sayılı Kanunu hiç unutmam...
Yeni TL’ye baktım, o da 1211 sayılı Kanuna göre çıkarılmış! İnanmazsanız siz de
bakın...
Mürüvvet Teyze'nin kirası
SOYADININ yazılmasını istemeyen, Mürüvvet Teyze’den ilginç bir mektup aldık.
Aynen şöyle;
‘Şükrü Bey evladım, ayda 535 milyon emekli maaşı alıyorum. Bunun 300’ünü kirayı
yatırmak için bankaya gittiğimde 15 milyon 500 bin TL havale parası istediler.
Cinler tepeme çıktı evladım. Ev sahibimle aynı mahallede oturuyoruz. Dünyanın
öbür ucuna gitmeyecek bu para. 15 milyon benim gibiler için çok para. Tam
elektrik faturamdı. 15 milyon liram vardı. Elektriği de yatırırım dedim. Nerdee...
Evladım bankanın bu yaptığı düpedüz soygunculuk. Kapkaçtan ne farkı var? Şükrü
Bey evladım, bunu hemen yazmalısın. Bu uygulamayı kim başlattıysa yemin billah
ederim ki kaldırmazsa eğer sabah akşam beddua edeceğim. Haberi olsun. Bunu da
aynen böyle yaz.’
Mürüvvet Teyze’nin dediğini yapıp aynen yazdık. Bu arada araştırdık, bazı
bankalarda, bu tutar biraz daha düşük bazılarında yüksek. Bankalar havale
masrafının yanısıra, bir de Banka ve Sigorta Muamele Vergisi alıyorlar. Mürüvvet
Teyze, aynı bankadan üniversitede okuyan torununa 30 milyon lira (30 YTL)
harçlık gönderse dahi yine 15 milyon lira (15 YTL) masraf ödemesi gerekiyor.
Ne diyelim, bankaların da masrafı var doğru ama düşük havalelere, daha az havale
ücreti alarak bir kolaylık gösterseler daha iyi olmaz mı?
İhtiyarlık başa bela
İHTİYAR anlatmaya başlar; ‘Doktor Bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol
elimle denedim gene olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi.
Sonra ağzıyla denedi. Dişini çıkararak, dişini takarak denedi, gene olmadı.
Baktık olacak gibi değil, komşunun karısını çağırdık. O da iki elini ve ağzını
kullandı, gene olmadı...’ deyince, doktor kendini tutamaz; ‘Neeee, komşunun
karısını da mı çağırdınız?’ diye sorar.
İhtiyar açıklar; ‘N’apalım doktor bey, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü!’
Çölaşan'ın yaşadıkları
GEÇEN hafta, Emin Çölaşan’ın Şu Benim Gazetecilik ‘Yaşadıklarım’ adlı 16. kitabı
çıktı. Çölaşan, bu kitabında yaşadıklarının bir bölümünü size anlatıyor. Kendine
özgü ‘perde arkasını’ aralıyor. Okurlarını başka bir dünyaya, kendi gazetecilik
yaşamında yaşadıklarına götürüyor. Okurken bazen gülüyor, bazen kızıyorsunuz.
İşte güleceklerinizden biri:
Çölaşan’ın böbrek sancısından kıvrandığını Hürriyet’teki köşesinde yazdığı bir
gün, ABD’den bir Türk profesör arıyor. Kendisi Mayo Clinic’te böbrek
hastalıkları uzmanı.
‘- Emin Bey, şimdi size anlatacağım formülü kullanırsanız, taşı iki günde
düşürürsünüz. Bu, Amerika’da son keşiftir.
- Sağolun Hocam çok teşekkür ederim. Nedir bu formül?
- Yazın; bir tutam ısırgan otu, yarım kilo zencefil, bir kavanoz ot. Bunları
kaynatıp suyunu içeceksiniz, taş iki gün sonra düşecek.
Çölaşan, arada bir tekrarlatıyor, not alıyor, anlamadıklarını soruyor. Hoca bir
ara kabalaşıyor;
- Şimdi anladın mı geri zekalı yavrum? Anlamadıysan, mektebi var, orada
öğretirler.
Çölaşan, şaşkınlık yaşarken, kısa bir ara... Ve bir kahkaha!..
Uğur Dündar Amerika’ya gitmiş, Çölaşan’ı taaa oradan işletiyor.’
Doğan Yayıncılık’tan çıkan bu kitabı, okumaya başladığınızda, bitirmeden
bırakamayacaksınız.
Günün sözü
Bankacı, güneşli havada size şemsiye ödünç verip, yağmur başladığı an geri
isteyen kişidir.
Mark TWAIN
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|