|
Sürümden kazanan ülkeler
Şükrü Kızılot - 07 Temmuz 2005
Perşembe - Hürriyet
‘SÜRÜMDEN kazanmak’ deyimi, daha çok esnafın
kullandığı bir deyim. Düşük kárla daha fazla mal satıp, yüksek kárla satıştan
elde edilenden, daha fazla kazanç sağlamayı ifade ediyor.
Bir ara Başbakan’da vergilerle ilgili olarak, ‘oranları düşürüp, sürümden
kazanacağız’ diye açıklama yapmıştı ama bu konuda şimdilik ciddi bir gelişme
yok.
FARKLI BİR YAKLAŞIM
Vergi toplarken, olaya ‘yumuşak bir iniş’ ile yaklaşan ülkelere bakıyoruz,
bunların çoğu, gelişmiş olan ülkeler.
Gelişmiş ülkelerde göze çarpan ortak özellikler şunlar;
1- Vergi mükellefine, ‘arkadaş, sen yılda en az şu kadar para ile
geçinebilirsin’ diyerek belli bir tutara kadar olan gelirlerinden ‘En az geçim
indirimi’ adı altında vergi almıyorlar (Salı günkü yazımızda, ülkeler itibariyle
bu tutarı belirttik).
2- Düşük gelir gruplarında, ‘verginin oranını da düşük tutuyorlar’. Gelir
arttıkça, verginin oranını da artırıyorlar (Çarşamba günkü yazımızda, ülkeler
itibariyle vergi oranlarını belirttik).
3- Vergi mükelleflerinin ‘masraf yazabilecekleri harcamaların kapsamını geniş
tutuyorlar’. Böylelikle, belge düzeni de sağlıklı bir zemine oturtulmuş oluyor.
Bunları yaptıktan sonra, sağlanan kolaylıklara ve avantajlara rağmen, vergi yine
kaçıran olursa, ‘anasından emdiği sütü, burnundan getiriyorlar’. Örneğin; aldığı
eve, yazlığa, işyerine, banka hesabına, şirket hissesine, otomobiline vs.
bakıyor ve beyan ettiği kazanç ile kıyaslayıp, kazancının üzerinde bir servet
artışı varsa ‘Bu değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye soruyorlar.
Açıklamayamazsa, basıyorlar vergiyi ve cezayı...
Özetle, önce insana insanca davranıp, gerekli kolaylıkları sağlıyor, buna rağmen
vergi kaçıran olursa, onlar da en ağır şekilde cezalandırılıyor.
TÜRKİYE’DE DURUM NE?
Türkiye’de durum, tek cümle ile ‘yürekler acısı!..’
1- Türkiye’de vergi mükellefinin, insanca yaşayabileceği ‘asgari bir tutar vergi
dışı’ bırakılmıyor yani ‘En az geçim indirimi’ uygulanmıyor. İyi niyetli
mükellef bile, karnını doyurabilmek ve aile düzenini sürdürebilmek için, vergi
kaçırmak zorunda bırakılıyor.
2- Türkiye’de vergi oranları yüksek. Hem en az geçim indirimi yok hem de vergi
oranları indirilmiyor.
3- Türkiye’de masraf yazılabilecek harcamaların kapsamı son derece sınırlı. Bu
da belgesiz alış-verişi körüklüyor.
Oysa yapılan harcamaların, özellikle vergi kayıp ve kaçağının yüksek olduğu
sektör ve meslek gruplarıyla ilgili harcamaların, yüzde 20-25’i gider
yazılabilse, karşı taraf da bunun yüzde 100’ünü yani tamamını gelir yazacak.
Devletin, aradaki fark kadar vergi avantajı olacak. Ayrıca alınan KDV’de
cabası...
Türkiye’de düşük kazanç bildiren, zarar gösteren ya da vergi mükellefi olmayan
birine; aldığı eve, yazlığa, işyerine, banka hesabına, şirket hissesine,
otomobiline vs. bakıp ‘Bu değirmenin suyu nereden geliyor?’ diye sorulamıyor.
Oysa, yabancı ülkelerde bunlar sorulabiliyor...
Susurluk Noteri M. Erkal Tibet, bir mail göndermiş. ‘Bu düzeni ve sistemi;
yolsuzluk, talan ve hırsız düzenini değiştirmeyenler ve kontrol etmeyenler, en
az çalanlar kadar suçlu değil mi? Oysa bu adaletsizliği kısa sürede düzeltmek
mümkün’ diyor.
İşin doğrusu, neyin nasıl yapılacağı, iyi niyetli mükelleflerin nasıl
korunacağı, kötü niyetli olanların ne şekilde cezalandırılacağı, vergi kayıp ve
kaçağının ne şekilde önleneceği belli...
Yeter ki bu konuda samimi davranılıp, ciddi adımlar atılsın.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|