|
BİZE GÖRE
Gayrimenkul gelirlerinin vergilendirilmesi
sorunu
Veysi Seviğ - 25 Ağustos 2006 Cuma - Dünya
Gelir Vergisi Yasası'nın 70'nci maddesinde yazılı mal ve hakların kiraya
verilmesi karşılığında elde edilen gelirler vergi uygulamaları açısından
gayrimenkul sermaye iradı olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda söz konusu mal ve
hakları kiraya veren; sahibi, mutasarrıfı, zilliyedi, irtifak ve intifa
sahipleri ile kiralamış olduğu varlıkları kiraya verenler gayrimenkul sermaye
iradı elde etmeleri nedeniyle "mükellef" olarak tanımlanmaktadır.
Ülkemizde konut amaçlı olarak yapılan kiralamalardan dolayı elde edilen
gelirlerin tam ve doğru olarak beyan edilmediği bilinen bir gerçek olmasına
karşılık bu konuda var olan kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik önlemler
her nedense alınamamaktadır.
Her şeyden önce gerek yerel yönetimler (belediyeler) ve gerekse mali idare
(vergi idaresi) teknik olarak gayrimenkullerin kullanım şeklini izliyebilme
olanağına sahip değildirler. Ayrıca ülkemizde gayrimenkuller üzerinde olan ve
tapuya tescili zorunlu bulunan cins tashihleri zamanında yapılmadığından resmi
kayıtlar üzerinden hareket etmek suretiyle gayrimenkullerin kullanım şeklini
sorgulayabilme olanağını da yoktur.
Zaman zaman vergi denetim elemanlarının konuya ilişkin olarak yapmış
bulundukları çalışmalarda beyan dışı bırakılmış bulunan gayrimenkul sermaye
iratlarının bir bölümü tespit edilebilmektedir. Ancak bu denetimlerin başarılı
olmasına karşılık etkileyici olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Büyük kent merkezlerinde boş arazilerin ve arsaların değişik amaçlarla kiraya
verilmesi sonucunda elde edilen gelirlerin de beyan dışı bırakıldığı konusu ise
üzerinde durulması gereken ayrı bir vergisel olaydır.
Gayrimenkul sermaye iradlarının tam ve doğru olarak kavranabilmesi için
öncelikle belediye hudutları dahilindeki gayrimenkullerin kullanım biçimlerini
de belirleyici nitelikte envanterinin yapılması ve bunun sonucunda öncelikle
"emlak vergisi" uygulaması açısından konunun öncelikle değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Hukuki açıdan "gayrimenkul şeklindeki maddi kıymetler ile gayrimaddi kıymetler
(haklar) üzerinde mülkiyet hakkına sahip olanlar "malik" olarak sahibi
bulundukları bu değerleri ya kendileri bizzat kullanacaklar veya kullanım dışı
tutacaklardır. Bu iki hal dışında söz konusu varlıkların kullanımı ancak üçüncü
şahıslara belli bir bedel karşılığında kullanım hakkının devri suretiyle
olmaktadır ki bu takdirde sağlanan gelir gayrimenkul sermaye iradı olarak beyana
tabi olacaktır.
Her ne kadar Gelir Vergisi Yasası'nın 73'üncü maddesinde istisnai nitelikte;
konutlarla ilişkili olarak kullanım hakkının usul, türü veya kardeşlerin
bedelsiz olarak devredilebileceğine yönelik düzenleme yer almakta ise de bu
durum son derece sınırlı bir kesimi kapsamaktadır.
Günümüzde belediyelerin kendi sınırları içersinde bulunan gayrimenkul
niteliğindeki arazi, arsa ve binalara ait emlak vergisini de tam olarak tahsil
edebildiklerini söyleyebilme olanağı yoktur. Kanımızca eğer belediyeler kendi
sınırları içersindeki gayrimenkulleri emlak vergisi açısından izleyebilir ve
tahakkuk eden emlak vergisini tahsil edebilir hale gelebilirse, emlak vergisi
konusu olan gayrimenkullerin kullanım biçimini de sorgulamak ve bu bağlamda
gelir yaratıcı bir biçimde kullanılıp kullanılmadığını izlemek daha kolay
olacaktır.
Fiilen ülkemizde irad getirici nitelikte olan ve sahiplerince de bu amaçla
edinilmiş olup, kullanılan gayrimenkullerden sağlanan iradların beyanlara tam
olarak yasıtılmaması nedeniyle ortaya çıkan vergi kayıplarının boyutu her geçen
gün artmakta olduğuna göre bu alanda yapılması gereken çalışmalara önem ve
öncelik verilmesi gerekmektedir.
Gayrimenkul sermaye iratlarının beyan dışı bırakılmasından dolayı ortaya çıkan
kaybın tam olarak belirlenmesinde esas alınması gereken, kanımızca bu konuda var
olan vergi istatistikleridir. Bu alandaki mükellef sayısının azlığı, kanımızca
konuya dikkat çekici hale getirebilecek nitelikte düşüktür.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|