|
Vergi bilincini oluşturan örnek olaylar
Veysi Seviğ - 03 Mart 2007 Cumartesi -
Referans
Vergi; yapılan tanımlamaların dışında gerçekte gönüllü bir ödeme değil tam
anlamı ile zora dayalı bir algıdır. Bazı ülkelerde vergi ödeme görevi çok ciddi
bir iş olarak kabul edilir.
Örneğin geçen günlerde bir gazete haberinden öğrendiğimiz gibi vergi kaybına
neden olan kim olursa olsun kendisine vergi yasaları aynen uygulanır. Söz konusu
gazete haberine göre “Bir dönem Fenerbahçe’nin de teknik direktörlüğünü yapan
Hollandalı hoca Guus Hiddink, vergi kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle hapis ve
para cezasına çarptırılmıştır. Den Bosch şehrinde 26 Şubat 2007'de 45 bin euro
da para cezası verildiği bildirilmiştir.”
Gerçekte; geçmişte bundan üç, dört yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’nde (San
Francisco) yaşadığımız bir olay gerçekten vergiciliğin ve dolayısıyla verginin
önemini daha açık bir biçimde örneklemiştir.
Bize kısa bir süre için konaklamak üzere tahsis edilen yaklaşık 40 metrekare
civarındaki dairenin önüne hafta içinde her gün sabah saat 08.00'de gelip akşam
19.00'a kadar sergi açarak çiçek satan bir kişinin çiçeklerinin üstüne cinsine
göre ayrı ayrı satış fiyatlarını ve bu fiyatlar üzerinden alınacak olan satış
vergisini (o tarihlerde yüzde 8,25) gösteren etiketler koyması ve her satıştan
sonra yanında bulundurduğu bir dosyadan sarı renkli bir kâğıt çıkararak kalemi
ile bir şeyler yazması dikkatimizi çekmişti.
Bir akşam üzeri çiçeklerini toplamak üzereyken yanına yaklaşarak kendisinden iki
demet çiçek istedik ve bir de öneri de bulunduk.
Önerimiz; çiçek bedellerini ödemek, buna karşılık bizden satış vergisini
istememesi, daha doğrusu almaması yönündeydi.
O çiçeklerini büyük bir özenle kendisini almaya gelen minibüse yerleştirirken
böyle bir şeyi yapamayacağını söyledi.
Bunun üzerine kendisine, benim yabancı olduğumu, burada geçici bir süre
kaldığımı, kendisinin de görüntüsünden Amerikalı olmadığının anlaşıldığını,
belki ertesi günü çiçeklerin bayatlamış olması nedeniyle bu fiyata da satış
olanağını bulamayacağını açıklamaya çalışırken o bize dönerek kısaca kendisinin
vergisiz satış yapamayacağını söyleyerek işine devam etti.
Ben çiçekçinin yanından ayrılmadım, tüm çiçekleri minibüse yerleştirdikten sonra
isteğimi tekrarladım ve kendisine eğer vergiden fedakârlık etmezse sadece bir
demet çiçek alacağımı ifade ettim.
Önce kafasını sallayarak hayır, diye cevap verdi ve bir an durdu, minibüsün
içinde itina ile yerleştirdiği çiçeklerden bir demet alarak "Madem yabancısın bu
benim sana hediyem olsun" diyerek bana vermeye teşebbüs etti.
Ben de kendisine böyle bir teklifi kabul edemeyeceğimi ifade ederek çiçek
almaktan vazgeçtiğimi söyledim.
Bir an durdu ve "Hey yabancı bir dakikanı feda et; bak sana ne göstereceğim"
dedi ve son olarak koltuğunun altında sıkıştırarak tuttuğu dosyayı açarak
içinden elindeki kalemle her satıştan sonra bir şeyler yazdığı sarı kâğıdı
çıkardı, açtı ve bana bak, dedi.
Söz konusu kâğıt üzerinde sağ başta Amerikan İç Gelirler İdaresi’nin bir amblemi
vardı. Ayın birinden otuzuna kadar satır satır tarihlenmiş olan kâğıt üzerinde
toplam satış tutarı, yanında vergi oranı, hesaplanan vergi, hangi bankaya hangi
tarihte yatırıldığını gösteren sütunlar vardı. O gün ayın 25’iydi ve 24 gün
satış üzerinden hesaplanan vergiler aynı gün akşamı veya gecesi ATM’ler
aracılığı ile bankaya yatırıldığını gösteren kayıtlar kâğıt üzerine muntazam bir
şekilde işlenmişti.
Daha açıkçası söz konusu çiçekçi her gün satışları üzerinden aldığı vergiyi aynı
gün götürüp bankaya yatırıyordu.
Ben satıcının bu davranışından yararlanarak hemen kendisine bir soru sordum.
"Neden her gün vergiyi yatırıyorsun, bir hafta sonra yatırırsan ne olur" dedim.
O bana “Yabancı, ben parayı kaybedersem veya bir ihtiyacım nedeniyle söz konusu
parayı harcarsam yerine o parayı kim koyacak" diye yanıt verdiğinde gerçekten
çok şaşırmıştım.
Sonra birdenbire ciddileşip benim yüzüme bakarak ”Sen herhalde bilmiyorsun” dedi
ve devam etti: “Burada hapishanelerin çoğu yeteri kadar dolu değil, ben vergi
ile ilgili ödevimi savsaklarsam veyahut da bilerek yerine getirmezsem, o
hapishanelerde boş olan yerlerden birisine beni koyarlar. Ben hapiste yaşamayı
düşünmüyorum” dedi.
Bu olay beni çok şaşırtmıştı. Ancak aynı yıl belki bazı okurlarımız
hatırlayacaklardır aynı kentte emlak vergisini yanıltıcı bilgi vererek düşük
ödeyen 75 yaşında bir kadın da hapse mahkûm edilmişti.
Yukarıya aktarmış olduğum olayı birebir yaşayan bir kişi olarak ülkemizdeki
vergi kayıp ve kaçakları ile çıkarılan af yasaları hep benim açımdan düşündürücü
olmuştur.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|