|
SORULAR-SORUNLAR VE YANITLARI
Etikete tüm vergileri yazmayan 168 YTL ceza
ödeyecek
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz 09 Mayıs 2007 -
Çarşamba - Referans
ÜRÜN ETİKETLERİNİN DÖVİZ ÜZERİNDEN DÜZENLENMESİ
SORU: Son zamanlarda bazı ürünlerin üzerine konan fiyat etiketlerinde YTL yerine
yabancı para birimlerine göre fiyat konduğu görülmektedir. Özellikle elektronik
eşyada yaşanan bu olay gün içinde tüketiciye farklı fiyat uygulanmasına da neden
olmaktadır.
Örneğin bir bilgisayar üzerine konan fiyat örneğin 1.099 USD+KDV şeklinde
olduğunda, bu fiyat gün içerisinde değişen kura göre farklı farklı olmaktadır.
Böyle bir durumda satılan malın fiyatını ve vergili maliyetini hesaplamak çok
zor olmaktadır. Ayrıca aynı gün aynı yerden alınan ürünler için de farklı farklı
kurların uygulandığı görülmektedir. Bu konuyu düzenleyen herhangi bir mevzuat
yok mudur?
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası’nın 57. maddesi gereği olarak “Perakende
satışı yapılan mallara ait etiketlerde, Katma Değer Vergisi'nin satış fiyatına
dahil olup olmadığı açıkça belirtilir. Vergi satış fiyatından hariç ise bunun
miktarı ayrıca gösterilir.
Katma Değer Vergisi 22 Seri Numaralı Genel Tebliği ile yapılan yönlendirme
doğrultusunda;
* Etiket ve listelerde satış fiyatlarının YTL olarak gösterilmesi,
* Söz konusu etiket ve listelerde yer alacak fiyatın, malın tüm vergileri dahil
satış fiyatının da yer alması gerekmektedir.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’nın 25. maddesi uyarınca bu zorunluluğa
uymayanlara 2007 yılında 168 YTL para cezası uygulanmaktadır.
Diğer yandan;
* Ticari reklam ve ilanların yasalara, Reklam Kurulu'nca belirlenen ilkelere,
genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları
gerekmektedir.
* Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını
istismar edici, reklam ve ilanlar yapılamaz.
Tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı reklam ve ilanlar yapılması durumunda Reklam
Kurulu’nun üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme
ve/veya 2007 yılı için 5919 YTL para cezası uygulaması söz konusu
olabilmektedir. Bu bağlamda Reklam Kurulu, söz konusu tutumun devam etmesi
halinde bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı uygulayabilmektedir.
Eğer söz konusu aykırılık hali, ülke çapında yayın yapan yazılı, sözlü, görsel
ve sair araçlar ile gerçekleştirilmiş ise bu takdirde para cezası on katı olarak
2007 yılı için 59.192 YTL tutarında uygulanmaktadır.
Söz konusu fiil bir yılda birden fazla işlenirse, bu takdirde ceza iki misli
olarak uygulanacaktır. (V. Seviğ)
MÜŞTERİYE ÖDENEN TAZMİNAT
SORU: İşyerimizde sergilemiş bulunduğumuz ürünleri görmek üzere gelen bir
müşterimiz, yerde kırık olan karoya takılarak düştüğü için kendisinin tedavisini
üstlenmek zorunda kaldık. Müşterimizle olan ilişkimizin böyle bir aşamaya
gelmesi mahkeme kararı sonucunda oldu.
Ödemiş bulunduğumuz tedavi giderlerini kayıtlarımıza intikal ettirebilir miyiz?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 40/3. maddesi uyarınca “İşle ilgili olmak
şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar,
ziyan ve tazminatlar” safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu
yapılabilmektedir.
Kurumlar Vergisi Yasası’nın 11. maddesinin 1/g bendinde ise “Sözleşmelerde ceza
şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin,
ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğacak maddi ve
manevi zarar tazminat giderleri”nin kabul edilmeyen gider olarak dikkate
alınması konusu ayrıca hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Gelir Vergisi Yasası’nın 41/6. maddesinde de “...teşebbüs sahibinin suçlarından
doğan tazminatlar"ın gider olarak kabul edilmemesi öngörülmüştür.
İşyerinizde sergilenen ürünleri görmek üzere gelen bir kişinin yerdeki karolarda
mevcut bulunan kırık nedeniyle düşerek yaralanmış olması ve bunun sonucunda
yargı kararı ile söz konusu kişinin tedavi giderlerini üstlenmek zorunda
kalmanız sonucu yapmış olduğunuz ödemeleri giderleştirmeniz mümkün değildir. Bu
nedenle yapmış olduğunuz ödemeleri kanunen kabul edilmeyen gider olarak
değerlendirmek suretiyle kayıtlarınıza alabilirsiniz. (V. Seviğ)
YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN İLANEN TEBLİĞLE SORUMLU TUTULMASI
SORU: Ben 2003 yılı şubat ayında limited şirketten dönüşen bir AŞ'nin yüzde 3
(15.000 YTL) kurucu ortağı oldum. Ben aynı zamanda yönetim kurulu üyesi oldum.
Ancak şirketi temsil için yetki almadım ve şirket ile ilgili hiçbir belgeye imza
atmadım. Kuruluş anında şirketi temsil için ben ve diğer üye, yönetim kurulu
başkanına 1 yıl süre için yetki verdik. Şirket ile ilgilenmedim. 3 ay sonra
Haziran 2003'te yönetim kurulundan noter aracılığı ile istifa ettim. Yine aynı
gün noterde yüzde 3'lük hissemi yönetim kurulu başkanının eşine devrettim. Daha
sonra öğrendim ki bu istifa ve hisse satışı Ticaret Sicili gazetesinde ilan
olunmamış. Sonradan ilan ettirmek istediğimizde “zaman geçmiş” diyerek tescil
yapmadılar. Şirketin çalışmadığı, kapandığı, 2003 tarihinden bu tarafa vergi ve
SSK borçlarının olduğu ortaya çıktı. 19 Nisan 2007 tarihli mahalli bir gazetede
vergi dairesinin bir ilanında şirket borcundan dolayı benim de ismim ilan oldu.
Adıma 36.000 YTL borç olduğu ilan edilmişti. Sizden ricam ben ne yapmalıyım? Bu
borçtan dolayı bir sorumluluğum var mı? Nereye başvurmam gerekir? Yardımcı
olursanız çok sevinirim. Şimdiden ilginize teşekkür ederim. (R. ÖZDEMİR)
YANIT: Şirket yönetiminden istifa eden ve bu istifası çeşitli sebeplerle tescil
edilmeyen, yani sizin durumunuzda olan pek çok kişi var. Vergi idaresi, tescil
ve ilanın üçüncü şahıslara duyuru anlamını taşıması dolayısıyla tescil edilmeyen
hususlara itibar etmemekte ve yapılmış tescillere göre yönetim kurulu üyesi
olarak gözüken kişileri sorumlu tutmaktadır. Ancak açılan davalarda yargı,
yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını resmi kayıtlarla (örneğin noter kayıtları
ile) kanıtlayan ve şirket yönetimine artık dahli olmayan kişilerin, ayrılma
tarihinden sonrası için sorumlu tutulamayacaklarını kabul etmektedir.
Dolayısıyla aleyhinize yapılan ve ilanen tebliğ olunan işleme karşı dava açarak
sorumluluktan kurtulabilirsiniz.
Belli ki idare size bilinen bütün adreslerinizden ulaşamamış. Yoksa ilanen
tebligat yapılamaz ve usule aykırı olur. Sizinle ilgili olarak yapılan ilanen
tebligatla neyin tebliğ edildiğini yazmamışsınız. Vergi Usul Kanunu'nun 105 ve
106. maddelerine göre (ki bu madde 6183 sayılı kanunun 8. maddesine göre kamu
icra belgelerinin -örneğin ödeme emrinin- ilanen tebliğinde de geçerlidir), ilan
tarihinden itibaren bir ay içinde müracaat edenlere veya adresini bildirenlere
gerekli tebligat yapılır, bu süre içerisinde adres bildirmeyen veya müracaat
etmeyenlere ise bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır. Dolayısıyla bu hükme
göre ilanın yapıldığı 19 Nisan’dan bir ay sonra, yani 19 Mayıs’tan itibaren,
eğer size tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamesi ise 30 gün, ödeme emri ise 7 gün
içinde dava açmanız gerekmektedir.
Benim önerim, bu süre zarfında idareye başvurmak ve adresinizi bildirmek yerine,
süresi geldiğinde, avukatınız aracılığı ile ve onun büro adresini tebligat
adresi olarak göstererek dava açmanızdır. Bu davada ayrıca, idarenin size
ulaşamama nedenlerini ve ilanen tebliğ şartlarının oluşup oluşmadığını da
tartışma konusu yapabilirsiniz. (B. Doğrusöz)
DOĞAN KÂR İÇİN GİDER GÖSTERİLEBİLECEK KALEMLER:
SORU: Yeni kurulmuş olan yüzde 50'si yabancı ortağa ait işletmemizin (yabancı
ortağımız gerçek kişidir ve yurtdışında kendine ait üretimi mevcuttur.) yapmış
olduğu ithalata yönelik olarak, toptancılara satış şeklinde bir çalışmamız
mevcuttur. Sizden öğrenmek istediğim konu, bu satışlardan doğacak bir kârın
tespitinde ana gider gösterebileceğimiz kalemler neler olabilir. Özellikle
toptan satış yapmamızdan dolayı, kısa vadede gösterilebilecek giderler
hangileridir. Teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. (E. KATIRCIOGLU)
YANIT: Bu sorunuzun yanıtı, belki kalın bir kitap hacmindedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun
8, 9 ve 10. maddelerinde nelerin gider olarak gösterilebileceği sayılmıştır.
Bununla birlikte Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 11, 12 ve 13. maddelerinde ise nelerin gider yazılamayacağı
ve kurum kazancından indirilemeyeceği belirtilmiştir.
Ticari işletmeyle ilgili olarak her türlü genel yönetim, pazarlama, finansman
giderlerinin genel çerçevede gider yazılması esastır. İşletme ile ilgisi
bulunmayan, şahsi ve özel nitelikteki harcamaların da gider kabul edilemeyeceği
açıktır.
Bu konuda en geniş bilgiyi, Recep Bıyık ve Aydın Kıratlı tarafından kaleme
alınmış ve Yaklaşım Yayınları arasından çıkmış bulunan “Giderler ve İndirimler”
adlı kitapta bulabilirsiniz. (B Doğrusoz)
YARGI KARARLARINDA
TİCARİ KAZANÇ
Danıştay 3. Dairesi E: 2004/760 K: 2005/482 T: 24.2.2005
Turistik bir bölgede mülkiyeti kendisine ait olan ve pansiyon işletmeciliğine
uygun olarak bitişik nizam şeklinde inşa ettiği mobilyalı 12 dairesinden 10’unu
günlük, aylık ve sezonluk olarak ilçe jandarma komutanlığından geçici işletme
ruhsatı almak suretiyle kiraya veren kişinin elde ettiği gelir, pansiyon
işletmeciliği ve dolayısıyla ticari organizasyon sonucu elde edilmiş bir gelir
olup, ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Danıştay 9. Dairesi E: 2002/917 K: 2004/4916 T: 13.10.2004
Gayrimenkul alım, satım ve inşasından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak
vergilendirilmesi için maddi ve şekli anlamda bir organizasyonun varlığı
gerekir. Böyle bir organizasyonun belirgin olmadığı durumlarda satış işleminin
ticari kazanç olduğuna ilişkin en nesnel ölçüt, kazanç doğuran işlemin çokluğu
ve devamlılık unsurudur. Bu sebeple; 1988 yılında taksim yoluyla edindiği altı
adet arsa ve bir binayı 1999 yılında satan ve aynı yılda birden fazla yaptığı
satışların kazanç sağlama amacıyla olmadığını kanıtlayamayan yükümlünün elde
ettiği gelir, ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.
Danıştay 4. Dairesi E: 2003/1931 K: 2004/922 T: 27.4.2004
GVK’nın 37. maddesinde, gayrimenkullerin alım satım ve inşa işleriyle devamlı
olarak uğraşanların bu işten elde ettikleri kazanç ticari kazanç olarak
belirtilmiş olup, bu hükme göre ticari kazançtan bahsedebilmek için belirli bir
organizasyon ve emek sermaye ilişkisi çerçevesinde ve devamlı olarak gayrimenkul
alım satımı yapılması gerektiğinden; 1991 ve 1992 yıllarında alınan
gayrimenkullerin 1997 ve sonrasında satılması durumunda bir organizasyon veya
devamlılıktan söz edilemeyecek olması sebebiyle burada elde edilen bir ticari
kazançtan bahsedilemez.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 2003/233 K: 2003/414 T:
14.11.2003
Asıl işi hırdavat ticareti olan, bunun yanında bir yıl içinde birden çok kişiye
birden çok gayrimenkul satan kişinin, bu alım satımlar dolayısıyla elde ettiği
kazanç, bir yıl içinde birden çok satımın devamlılık unsurunu gösteriyor olması
ve bu işlemlerin kazanç sağlama gayesiyle yapılmadığının kanıtlanamaması
sebebiyle ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.
Danıştay 3. Dairesi E: 2001/4681 K: 2003/933 T: 25.2.2003
Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında, bir kazancın ticari kazanç sayılabilmesi
için aranan temel koşullardan biri kazanç sağlamak, diğeri faaliyetin devamlılık
arz etmesi olduğundan; mülkiyeti kendisine ait arazide çiftçilik yapan ve kendi
imkânlarıyla yaptığı ark vasıtasıyla getirdiği suyu, yaptığı sözleşmelerle
belirli bir ürün payı karşılığında başka çiftçilere kullandırdığı sabit olan
davacının kazanç sağladığı bu faaliyetinin, devamlılık taşıdığının tartışmasız
olması sebebiyle ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 2002/219 K: 2003/4 T: 31.1.2003
Aynı yılda iki ayrı şahsa senet karşılığı borç para veren ve sözü edilen
belgeleri faiz miktarını içerecek şekilde düzenlediği sabit olan yükümlünün elde
ettiği kazanç, Danıştay'ın yerleşik içtihatları ile de kabul edildiği gibi
aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi olmayanlara günün ekonomik
koşullarında karşılıksız borç para verilmesi düşünülemeyeceğinden ve bir kişiye
bir yılda birden çok veya aynı kişiye birden çok yılda borç para verilmesinin
ikrazatçılık olarak kabul edileceğinden, borç para verme işlemlerinde faizin
peşin alındığı, alacağın senet veya ipotek tesisi suretiyle güvenceye
bağlanmasının da faiz alındığına delil teşkil edecek olmasından ötürü, ticari
kazanç olarak kabul edilmelidir.
Danıştay 9. Dairesi E: 1999/4297 K: 2000/2400 T: 5.7.2000
GVK’nın 37/6. maddesinde “satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan”
arazinin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içinde parsellenerek bu müddet içinde
veya daha sonraki yıllarda kısmen veya tamamen satılmasından elde edilen kazanç
ticari kazanç sayılmışsa da uzun yıllardır zilyetliğinde bulunan arazisini
parselleyerek muhtelif kişilere satan bir yükümlünün, olayda kanunun ilgili
maddesinde aradığı anlamda satın alma veya trampa yoluyla iktisap edilen bir
taşınmaz söz konusu olmadığından ticari kazanç elde ettiği kabul edilemez.
ÖZELGELERDE
SEVK İRSALİYESİ
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.12.2006 tarih ve 10211 sayılı
özelgesi:
“Vergi Usul Kanunu'na göre malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından
taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı
tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının taşınan veya
taşıttırılan mal için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve bu irsaliyeyi araçta
bulundurması zorunludur. Ayrıca, malın bir mükellefin birden çok işyeri veya
şubesi arasında taşınması veya satılmak üzere komisyoncu veya diğer aracıya
gönderilmesi hallerinde de gönderen tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi
gerekir. 5084 sayılı kanunla Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapılan değişiklikle
serbest bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin de Vergi Usul Kanunu hükümleri
çerçevesinde defter tutması, belge ve kayıt düzenine uyması gerektiği kabul
edilmiştir. Bu konudaki düzenlemeler uyarınca, serbest bölgede faaliyette
bulunan mükelleflerin de şubeden ana merkeze mal hareketlerini sevk irsaliyesi
ile belgelendirmeleri gerekir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 24.8.2006 tarih ve 3597 sayılı
özelgesi:
“Sabit bir işyeri ya da deposu olmaksızın, bir firma ile imzalamış olduğu satış
sözleşmesi gereğince, söz konusu firmadan satın aldığı ürünleri, sözleşmedeki
koşullar çerçevesinde kendi nam ve hesabına, şirket tarafından tavsiye edilen
bölgelerde faaliyette bulunmak suretiyle pazarlama, dağıtım ve satış
faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetinde söz konusu firmadan sadece satışa konu
malların sevkıyatında kullanılmak üzere kiralamış olduğu aracı kullanan gezici
satıcının, malların nakli sırasında tüm mallar için düzenlenmiş olan ve
‘muhtelif müşteriler’ ibaresini taşıyan sevk irsaliyesini araçta bulundurması
gerekir.”
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.7.2006 tarih ve 3201 sayılı özelgesi:
“Halden satın alınan malların satın alanın kendi aracı ile deposuna taşınması
halinde, taşınan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta
bulundurulması zorunludur. Ayrıca, depodaki malların pazar yerine götürülmesi
esnasında da tüm mallar için ‘muhtelif müşteri’ ibareli sevk irsaliyesi
düzenlenmesi, satılamayan malların depoya geri getirilmesi sırasında sevk
irsaliyesi üzerine satılamayan malların işaretlenmesi gerekir. Araçtaki
satılamayan mallara yeni mallar ilave edilerek yeniden pazar yerine mal
taşınması halinde ise yeni bir sevk irsaliyesinin düzenlenmesi gerekir.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 12.5.2006 tarih ve 3605 sayılı
özelgesi:
“Satılan emtiaya ait faturaların merkezde bilgisayarda düzenleniyor olması
şartıyla satışı yapılan malların teslimi anında fatura düzenlenmesi yerine, her
bir alıcı adına malın teslimi anında yeniden bir sevk irsaliyesi düzenlenmesi,
bu irsaliye üzerine açıklama mahiyetinde ‘muhtelif müşteriler’ ibaresi yazılarak
toplu olarak ilk düzenlenen sevk irsaliyesinin tarih, seri ve sıra numarasının
yazılması şeklinde belge düzeni temin edildikten sonra teslim edilen mallara
ilişkin faturanın merkezde bilgisayar aracılığıyla en geç yedi gün içinde
düzenlenmesi gerekir.”
FİYAT ETİKETLERİNDE YTL ŞARTI
* Perakende satışı yapılan mallara ait etiketlerde, KDV'nin fiyata dahil olup
olmadığı belirtilir.
* Vergi satış fiyatından hariç ise bunun miktarı ayrıca gösterilir.
* Etiket ve listelerde satış fiyatlarının YTL olarak yer alması gerekir.
* Yer alacak fiyatın, malın tüm vergileri dahil satış fiyatının da bulunması
şarttır.
* Bu zorunluluğa uymayanlara 2007 yılında 168 YTL para cezası uygulanıyor.
* Ticari reklam ve ilanların yasalara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere,
genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları
gerekmektedir.
* Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını
istismar edici, reklam ve ilanlar yapılamaz.
* Tüketiciyi aldatıcı ve yanıltıcı reklam ve ilanlar yapılırsa Reklam Kurulu
durdurma veya düzeltme isteyebilir.
* Ayrıca yanıltıcı reklam ve ilan yapanlara 2007 yılı için 5.919 YTL para cezası
uygulanabilir.
* Bu durum bir yılda birden fazla işlenirse, bu takdirde ceza iki misli olarak
uygulanır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|