|
Malı vergi borcuna yetmeyen acizdeki
mükellefe faiz yok
Veysi Seviğ - 25 Temmuz 2007 Çarşamba -
Referans
Vergi borçlusu mükellefin malı yoksa veya mallarının satış bedeli vergi borcunun
haczini karşılamıyorsa mükellefe aciz vekaletnamesi düzenleniyor. Aciz
vekaletnamesi olan mükellefin borçları teminatsız ve faizsiz erteleniyor.
ACİZ HALİNDE FAİZ
SORU: Perakende ticaretle uğraşıyorum. Bizim faaliyetimizde müşteri hesapları
borçlu çalışır. Ancak son birkaç yıldır alacak tahsilinde zorlanıyoruz. Bu
nedenle borçlarımızı ödeyemiyoruz. Bir süredir vergi borçlarımı da ödeyemez
duruma geldim.
Vergi dairesi ödenmeyen borçlarımız için faiz yürütüyor. Bu durum her geçen gün
borç miktarının artmasına neden oluyor.
Gazetenizde yayımlanan bir yazıda vergi borçlusunun aciz haline düşmesi sonucu
oluşan zor durumu nedeniyle aciz halinde olduğu varsayılarak borcunun faizsiz
olarak ertelenebileceğini ve takside bağlanabileceğini okudum. Vergi dairesine
yapmış olduğum müracaatta, bu durumun pek mümkün olamayacağı ve vergi borçlarım
için tecil yapılamayacağı ifade edildi.
Vergi mükelleflerinin aciz halinde olması mümkün değil mi?
YANIT: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 75. maddesi uyarıca
“Yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların
satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılır.”
Konuya ilişkin olarak 30.Haziran.2007 gün ve 26568 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan Seri A ve (1) sayılı Tahsilat Genel Tebliği’nde yer alan açıklamalara
göre de;
- Borçlunun aciz hali, yapılan takip aşamalarıyla bakiye borç tutarı bir aciz
fişinde gösterilir.
- Aciz halindeki borçlu hakkında teminat ve faiz aranmadan aynı yasanın 48.
maddesinde yer alan tecil hükmü uygulanabilir.
- Aciz hali tespit edilmiş borçlunun borçları talebi üzerine faiz ve teminat
aranmaksızın ertelenebilir. Mükellefin mal edindiğinin tespiti halinde aciz hali
ortadan kalkar ve takibat işlemlerine devam edilir.
- Alacaklı tahsil dairesi aciz halindeki borçlunun mali durumunu zaman aşımı
süresi içinde devamlı olarak takip eder.
- Borçlunun alacaklıları tarafından genel icrada yapılan takipler sonucunda icra
daireleri tarafından düzenlenmiş aciz vesikaları, Amme Alacakları Tahsil Usulü
Hakkında’ki Yasa’nın 75. maddesine göre borçlunun aciz halini göstermediğinden,
bu vesikaların alınması üzerine borçlunun aciz hali tespit edilemeyecek ve bu
alacaklara gecikme zammı uygulaması da durdurulmayacaktır. Ancak Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında’ki Yasa’nın 75. maddesinin 1. fıkrasına göre
yapılacak araştırma sonucunda aciz hali bulunup bulunmadığı tespit edilecektir.
- Borçlunun mal edindiğinin saptanması halinde haciz varakalarına istinaden
gerekli haciz yapılır. Haczedilen malların değerinin takipli alacağı
karşıladığının tespiti halinde aciz hali kaldırılır.
Gerçekte; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı konuya gereken ilgiyi
göstermemekte ve bu nedenle de Vergi Daireleri Aciz Hali’nin varlığını
görmemezlikten gelmektedir. Bu durum bir yandan mükellefi zor durumda
bırakırken, diğer yandan da borçluya yürütülen faiz nedeniyle bir süre sonra
vergi borcu ödenemez hale gelmektedir.
Diğer yandan İcra Daireleri tarafından aciz halinde olduğu tespit edilenler
hakkında düzenlenen Aciz Vesikası’nın vergi idaresince kabul edilmemiş olması,
üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. (V. Seviğ)
KİRA GELİRLERİNDE BEYANNAME ZORUNLULUĞU
SORU: 2005 yılında sahibi bulunduğum daireyi aylık 800 YTL’den kiraya vererek
kendim aylığı 1.200 YTL’den başka bir yere taşındım. Ödemiş bulunduğum kira,
almış olduğum kiradan yüksek olduğu için gayrımenkul sermaye iradı beyanında
bulunmadım. Ancak vergi dairesinden yapılan davet üzerine gittiğimde hakkımda
cezalı işlem yapılacağını öğrendim. Ben bu işten bir gelir daha açıkçası kazanç
elde etmedim ki ceza ödeyeyim.
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 85.maddesi uyarınca mükellefler bir takvim yılı
içinde elde ettikleri kazanç ve iratlarını yasada aksine bir hüküm olmadıkça
yıllık beyanname ile bildirmek zorundadırlar.
Yasal düzenleme gereği olarak “Tacirlerle çiftçiler ve serbest meslek erbabı
ticari, zirai ve mesleki faaliyetlerinden kazanç temin etmemiş olsalar bile,
yıllık beyanname verirler.
Gayrımenkul sermaye iratlarında beyana tabi tutulacak kısım safi irattır. Safi
irat ise gayrımenkul sermaye iradında gayrısafi hasılattan iradın sağlanması ve
idamesi için yapılan giderler indirildikten sonra kalan müsbet farktır.
Elde edilen hasılattan ödenen kira bedelinin indirimi safi iradın belirlenmesi
aşamasında mükellefin tercih edeceği yöntemlerden gerçek usulde geçerli
olmaktadır.
Dolayısıyla eğer elde edilen gayrısafi kira bedeli Gelir Vergisi Yasası’nın 21.
maddesinde yer alan miktarı aşıyorsa bu takdirde bu gelir için yıllık beyanname
verilmesi ve beyanname üzerinde gerçek gider esasının tercih ederek ödenen kira
giderinin indirim konusu yapılması, bunun sonucunda matrahın eksi çıkması
durumunda da beyanın yapılması gerekmektedir.
Beyannamenin verilmemiş olması Gelir Vergisi Yasası’nın 21. maddesinde yer alan
istisnadan yararlanmayı engellemektedir. Çünkü söz konusu yasal düzenleme gereği
olarak istisna haddi üzerinde hasılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik
beyan edilmesi halinde bu istisnadan yararlanılamaz.
2005 yılında geçerli olan istisna miktarı, 2.000 YTL’dir. Bu durumda sizin
ilgili yıla yönelik beyanname vermemiş olmanız nedeniyle bu istisnadan
yararlanma olanağı da yoktur.
2000 yılında elde ettiğiniz kira geliri nedeniyle sizin beyanınıza göre vergi
matrahı oluşmasa bile beyannamenin verilmemesi nedeniyle usulsüzlük cezasına
muhatap olmanız söz konusudur. (V. Seviğ)
YABANCI KURULUŞA ÖDENEN AİDAT
SORU: Serbest meslek erbabı olarak faaliyet gösteriyorum. Kendi faaliyet
alanımla ilgili olarak uluslararası bir kuruluşa üye oldum. Bu nedenle ödediğim
yıllık aidatları gider olarak kayıtlarıma intikal ettirebilir miyim?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 68/8. maddesi uyarınca “mesleki teşekküllere
ödenen aidatlar” mesleki gider olarak kabul edilmiştir. Sizin de üye olduğunuz
uluslar arası kuruluş mesleki bir teşekkül özelliğini taşıyorsa buraya
ödediğiniz üye aidatlarını gider olarak hasılatınızdan indirim konusu
yapabilirsiniz.
Ancak yapılan incelemelerde bu tür kuruluşların bazılarının mesleki bir teşekkül
olmaktan daha çok bir kulüp niteliğinde oldukları anlaşılmakta olup, bu tür
kulüplere yapılan ödemelerin giderleştirilmesi mümkün değildir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
GELİR VERGİSİ KESİNTİSİ
Danıştay 4. Dairesi E.2005/1417 K.2006/1373 T.22.6.2006
Davacı hakkında 2002 ve 2003 yıllarında hak edişlerinden vergi tevkifatı
yapmadığından bahisle cezalı tarhiyat yapılmış ise de; davacı yaptığı inşaat
işini 2002 yılında yapılan sözleşme ile 15.12.2002 tarihinde bitireceğini
taahhüt etmiş olup yapılan iş yıllara sirayet edecek nitelikte değildir. Fakat
daha sonra işin taahhüt edilen tarihte tamamlanmayarak yıllara sirayet etmesi
nedeniyle iş yıllara sirayet eden inşaat ve onarım işi niteliği kazanmış ve
sonraki hak edişlerden tevkifat yapılarak beyan edilmiştir. 18 sıra No’lu
Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği’nin 1-A bölümünde, sözleşmesine göre
yılı içerisinde bitirilmesi gereken inşaat ve onarma işinin, her ne sebeple
olursa olsun bitirilemeyerek idarece ek süre verilmesi ve bu sürenin ertesi yıla
taşması halinde ertesi takvim yılı başından itibaren vergi tevkifatı yapılacağı
belirtildiğinden, söz konusu işin ilgili dönemde yıllara sirayet eden inşaat ve
onarma işi olmaması nedeniyle bu dönemde ödediği istihkaklardan vergi tevkifatı
yapmayan davacı hakkında yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2005/192 K.2006/56 T.24.3.2006
Her ne kadar ABD ile yapılan Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması uyarınca,
Türk vatandaşı olmayan danışmanlara yapılan ödemelerin vergi kesintisine tabi
tutulmaması gerektiği ileri sürülmüşse de; sözleşmenin 2.maddesinde anlaşmanın
uygulanacağı anda Türkiye’de geçerli olan vergilerin, gelir vergisi, kurumlar
vergisi, gelir ve kurumlar vergisi üzerinden alınan fon payı olacağının
belirtilmesi, anlaşmanın ek protokol maddesinde Türk Gelir Vergisi Kanununun
94.maddesindeki vergi tevkifatının bir gelir vergisi olarak kabul edilemeyecek
olması sebebiyle söz konusu verginin gelir vergisinden mahsup edilip
edilmeyeceğinin Dahili Gelir Kanunu’nda belirtilen ABD standartlarını karşılayıp
karşılamadığına bağlı olacağı belirtildiğinden, dava konusu vergi tevkifatının
bu kapsamda olmaması, diğer yandan tevkifata konu gelir vergisinin asıl
mükellefi ücret ve serbest meslek geliri elde edenler olduğundan Bütçe Kanunun
33.maddesindeki istisnadan yararlandırılamayacakları ve danışmanlara yapılan
hizmet sözleşmelerinin uluslararası bir anlaşma niteliği taşımaması sebepleriyle
davacı kurum tarafından yabancı danışmalara ödenen ücretler üzerinden gelir
vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Danıştay 4. Dairesi E.2004/2319 K.2005/2299 T.29.11.2005
GVK’nın 94. md. uyarınca vergi kesintisi yapılmasının temel koşulu 75. maddede
sayılan gelir unsurlarına ilişkin nakden veya hesaben ödeme yapılmasıdır.
Hesaben ödeme ise 96. maddede de belirtildiği gibi, vergi kesintisi yapmak
zorunda olanları, hak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt
ve işlemlerdir. Dolayısıyla anonim şirketlerin genel kurullarınca kâr paylarının
dağıtılmasına ilişkin kararın alınmasıyla hesaben ödeme gerçekleşmiş olur. Bu
nedenle istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben Gelir Vergisi
tevkifatının yapılması gerekir. Davacı şirketin olağanüstü genel kurul
toplantısında 2002 yılı kurum kazancı ile ilgili kâr paylarının dağıtımına karar
verilmekle hesaben ödeme gerçekleştiğinden kanunun bu tarihte yürürlükteki
maddesine göre ve yine o tarihte yürürlükteki Bakanlar Kurulu kararı ile
belirlenmiş oranda vergi kesintisi yapılması gerekir.
Danıştay 3. Dairesi E.2004/2432 K.2005/592 T.9.3.2005
Butik işletmeciliği yapan davacı hakkında, ilgili döneme ait kira tutarının daha
az yoğunluktaki iş yeri kirasından düşük olamayacağından bahisle ve aynı
özelliklere sahip komşu işyerinin kira bedeli emsal alınarak, işyeri kirasından
yaptığı tevkifatı noksan beyan ettiği görüşüyle cezalı tarhiyat yapılmışsa da;
bu tutardaki paranın nakden veya hesaben ödendiğinin de saptanması gerekirken,
bu yönde bir tespit yapılmaksızın salt emsal işyeri kira tutarları esas alınarak
yapılan tarhiyat yasal isabetten yoksundur.
ÖZELGELERDE
KURUM KAZANCI
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.6.2007 tarih ve 13007 sayılı
özelgesi;
“Şirket aktifine kayıtlı araçların sözleşme düzenlenmek suretiyle kiraya
verilmesi sonucu, müşteri adına trafik cezası, damga vergisi, OGS Etiket Bedeli
ve Kontör ödemesi gibi ödemeler yapılması halinde, bu ödemelerin müşteriler
adına fatura düzenlenerek tahsil edilip kurum kazancına dahil edilmesi halinde
gider olarak dikkate alınması mümkündür.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.6.2007 tarih ve 12997 sayılı
özelgesi;
“Şirket aktifine kayıtlı olan arsa ve üzerindeki bina için bir petrol dağıtım
şirketi adına 15 yıl süre ile tapu kütüğünde intifa hakkı tescil ettirilmesi
işleminin kiralama olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu kiralama karşılığı peşin
olarak tahsil edilen kira gelirinin ticari kazancın tespitine ilişkin hükümlere
göre kurum kazancına dahil edilmesi ve ticari kazanç hükümlerine göre
vergilendirilmesi gerekir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 17.7.2006 tarih ve 13916 sayılı
özelgesi;
“Kurum kazancı, ticari kazanç niteliği taşıdığından ve ticari kazanç gibi tespit
edildiğinden elde etme yönünden tahakkuk esası geçerlidir. Tahakkuk ise, gelirin
miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesini ifade eder. Bunun için geliri
doğuran işlemin tekemmül etmesi gerekir. Ticari faaliyet içerisinde satılan mal
veya yapılan hizmet bedelinin taraflarca belirlenip fatura kesildiğinde gelir
veya gider tahakkuk etmiş sayılır. Bu hüküm ve açıklamalara göre, belli bir
süreyi kapsayan aletli jimnastik hizmeti karşılığında tahsil edilen ücretlerin,
tahsil edildikleri vergilendirilme döneminde değil, tahakkuk ettikleri
vergilendirilme döneminde yani hizmet bedeli için fatura düzenlenen tarihte
kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaları gerekir.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.8.2006 tarih ve 15119 sayılı
özelgesi;
“Şirketin, hem serbest bölgede bulunan şubesinin hem de merkezinin müşterek
genel giderlerini, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler
içindeki oranını dikkate alarak dağıtması halinde, şubeye isabet eden müşterek
giderlerin şubenin kazancının tespitinde dikkate alınması mümkündür.”
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 3.10.2006 tarih ve 19047 sayılı
özelgesi;
“Şirketinizce, tam mükellef bir tüzel kişinin hisselerinin alımının dövize
endeksli kredi ile finanse edilmesi nedeniyle, söz konusu özel hesap döneminin
sonunda ve takip eden dönemlerde, dövize endeksli krediden kaynaklanan kur farkı
giderleri ve kredi faizlerinin maliye eklenmeyip ilgili oldukları dönemlerde
dönem giderlerine intikal ettirilmesi gerekmektedir.”
6.İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.10.2006 tarih ve 200083 sayılı
özelgesi;
“Promosyon kampanyalarının düzenlenmesinde amaç, şirketlerin dolayısıyla
işletmelerin ticari kazancının artırılmasıdır. Bu nedenle, şirketin sembolik bir
bedelle veya bedelsiz olarak verdiği malların, “işletmeden çekilen mallar olarak
değerlendirilmeyip ürün satışını artırmak için yapılan reklam harcaması” olarak
kabul edilmesi gerekir. İşletme ile ilgili reklam harcamaları ise, Gelir Vergisi
Kanunu’nun 40/1. maddesinde belirtilen genel giderler niteliğindedir. Bu hüküm
ve açıklamalara göre, şirket tarafından belli bir ödeme dönemi boyunca asgari
bir fatura değeri garantisi sunan müşterilere sembolik bir bedelle veya bedelsiz
olarak teslim edilen yazılım ve/veya donanım bedellerinin GVK’nun 40/1. maddesi
uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür.”
7. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.11.2006 tarih ve 20846 sayılı
özelgesi;
“Kooperatif tarafından satılan arsa için ödenen emlak vergilerinin ve ticari
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi kapsamında nitelendirilebilecek
genel yönetim giderlerinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması
mümkündür.”
YENİ YAYINLAR
Mali tatilin adli tatille birleşmesinin dava açma süresine etkisi konusunu
köşemde irdelerken, usul hukukunun önemine değinmiş ve bir yazımda da bu hukuk
dalının davanın taraflarının haklı veya haksız oluşunun belirlenmesindeki
önemini aktarmıştım. Bu nedenle bu gün, benim de yazılarımda yararlandığım bir
yargılama usulü hukuku kitabını tanıtacağım. Sözünü ettiğim kitap, , Prof. Dr.
Şükrü Kızılot ile Av. Zuhal Kızılot tarafından kaleme alınmış bulunan “Vergi
İhtilafları ve Çözüm Yoları” adlı kitabın 12. Basısı. Adından da anlaşılacağı
gibi esas olarak vergi yargısını konu alan, ancak içerisinde ayrıca ihtilafların
barışcıl çözüm yolları olarak da nitelendirilen “uzlaşma”, “düzeltme” gibi
konularında irdelendiği bu kitapta, bir vergi davasının açılışından hükmün
kesinleşmesine kadarki yargılama aşamalarının tümü hakkında bilgi bulmak mümkün.
Kitapta özellikle usul hukuku konuları, yargının emsal içtihatlarının da
ışığında uygulama örnekleri ile birlikte incelenmiş. Yargılama sürecinin
başvuru, cevaba cevap, itiraz, temyiz, karar düzeltme istemi gibi çeşitli
aşamaları için hazırlanmış örnek dilekçelerle zenginleştirilmiş ve ayrıntılı
indeksi ile kullanım kolaylığı sağlanmış olan kitap, hem hukukçular hem de mali
danışmanlıkla uğraşanlar için bir başucu kitabı niteliğinde. Kitabı edinmek
isteyenler, yayımcı kuruluş olan Yaklaşım Yayınlarına (0312.4394343) müracaat
edebilirler. (B. Doğrusöz)
VERGİ MÜKELLEFİNİN ACİZ HALİ NASIL TESPİT EDİLİR
* Borçlunun haciz edilebilecek malı yoksa veya
bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamıyorsa borçlu aciz halinde
sayılır.
* Borçlunun aciz hali, yapılan takip aşamalarıyla bakiye borç tutarı bir aciz
fişinde gösterilir.
* Aciz halindeki borçlu hakkında teminat ve faiz aranmadan tecil hükmü
uygulanabilir.
* Aciz hali tespit edilmiş borçlunun borçları talebi üzerine faizsiz ve
teminatsız ertelenebilir.
* Mükellef mal edindiğinde aciz hali ortadan kalkar ve takibat işlemlerine devam
edilir.
* Alacaklı daire aciz halindeki borçlunun mali durumunu devamlı olarak takip
eder.
* Yapılan takibatlarda borçlunun aciz halinde değişiklik olursa alacaklara
gecikme zammı uygulanır.
* Borçlunun mal edindiğinin saptanması halinde haciz varakalarına istinaden
gerekli haciz yapılır.
* Haczedilen malların değerinin takipli alacağını karşılarsa aciz hali
kaldırılır.
SÖZÜN ÖZÜ
Birisi bu gün bir ağacın gölgesinde oturabiliyor,
çünkü birisi uzun zaman önce bir ağaç dikti.
(WARREN BUFFET)
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|