Binek aracın ÖTV’sinde “kaçmayacak fırsat!” |
22.08.2010 |
|
| ||
Binek aracın ÖTV’sinde “kaçmayacak fırsat!”
Yahya Arıkan -
malicozum@ismmmo.org.tr - 22
Ağustos 2010 Pazar - İstanbul SMMMO Bşk. Konu satın aldığınız ya da almayı planladığınız binek otomobilin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ile ilgili. Özellikle tüketici kredilerinin düşük faiz
oranları, firmaların fırsat kampanyaları ile birleşince otomotiv sektörü yine
ciddi bir satış performans içine girmiş görünüyor. Madalyonun arka yüzünde ise
merkezi bütçeye ÖTV’den gelen ciddi paralar var. Sadece motorlu taşıtların
ÖTV’sinden bütçeye giren para bu yılın ilk altı ayında 2 milyar 224 milyon 821
bin TL. Peki vergi mükellefi ve bir işletme sahibi olarak aldığınız binek otomobilin ödediğiniz ÖTV’si için “maliyete intikal” ya da “gider” yazma hakkınızın olduğunun farkında mısınız? Evet yasaya göre, binek araçların alımında ödenen ÖTV için bu iki uygulamadan biri “işletme yönetiminin seçimlik hakkı” olarak değerlendirilmektedir. Vergi Usul Yasası'nın gayrimenkullerin maliyet bedeline giren giderler başlığını taşıyan 270’inci maddesi aynen şöyle: "Gayrimenkullerde, maliyet bedeline, satın alma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler girer: … "Noter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellâliye giderleri…” Göründüğü üzere, mükellefler satın aldıkları binek otomobilin alış belgesinde gösterilen ÖTV tutarını aracın maliyetine ya da gidere atmakta ihtiyari bırakılmışlardır. Uygulamada ise bu konuda mükellef tercihinin, yani ÖTV’nin doğrudan gider olarak kayıtlara intikal ettirilmesi şeklinde geliştiği görülmektedir. Burada merak edilen sorulardan biri ise kuşkusuz mükellef açısından uygulamanın “maliyete intikal” ya da “gider” olarak gösterilmesinde nasıl bir sonuçla karşılaşıldığının incelenmesiyle ilgilidir. Örneğin ÖTV gider olarak gösterildiğinde, bu öncelikle, kar-zarar hesabını etkiler. Firma karlı ise “karı, vergiyi ve temettüleri” de doğrudan etkileyebilir. Zarar eden işletmelerde ise kuşkusuz mevcut zararı önemli oranda büyütebilir. ÖTV maliyet olarak gösterildiği zaman ise yukarıda saydığımız tüm maddeleri hesaplanacak amortisman kadar etkiler. Yani buna göre; ÖTV’nin “maliyete intikali” ve “gider” gösterilmesindeki seçimlik hakkınızı, işletmenizin “kar-zarar ve dağıtılması düşünülen karı” ile düşünüp buna göre karar verebilirsiniz. Madem karar vermeden bahsettik; işte Sayın
Akgül’ün kitabından bir alıntıyla sözümüzü bağlayalım. İşte geçtiğimiz günlerde yasalaşan 5997 sayılı torba kanunla yurt dışı borçlanması yaparak kendilerine aylık bağlanan sigortalıların durumu düzenlendi. Yurt içinde 4/a veya 4/b kapsamında sosyal güvenlik destek primine tabi olarak yasanın yürürlük tarihinden sonra yeniden çalışmaya başlanılması halinde aylıklar kesilmeyecek. Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 5510 sayılı Kanunun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanacak. Görünüyor ki, bu durum en azından kaçak çalışmaya teşvik etmeyecek olumlu bir düzenlemedir. Yalnız yasanın yürürlük tarihinden önce iki yılı aşkın süre mağdur edilen sigortalıların haklarının iade edilmemiş olması da yanlıştır. Bu mağduriyet giderilmeli ve on binlerce gurbetçi emeklisinin sorunu da çözülmelidir. Ancak, yurt dışı borçlanması yapmak suretiyle
aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi
çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği
alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir
ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilecek. 1 Temmuz 1977 doğumluyum. İlk işe giriş tarihim
SSK’lı olarak 1 Temmuz 1995 ve 2288 gün SSK primim var. 30 Mart 2003’te SSK’dan
ayrıldım ve 15 Nisan 2003’te Bağ-Kur’a geçtim ve 7 yıldır bu statüde
çalışıyorum. 21 Kasım 1998 ile 20 Mayıs 2000 arası askerlik yaptım. Askerlik
borçlanması yapmalı mıyım; hangi kurumdan erken emekli olurum? Levent Pekince
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |
Yahya Arıkan
Okunma: 573 | |||
Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı
|